Kalbin yeri neresidir?

13:28
Gelir gelmez yazmak istedim. Çünkü hala kalbim sıkışıyor. Anlatmadan duramam biliyorum. "Aşk hastası" oyununu izledim bugün. "Kim 500 milyar ister"le bağdaştırdığımız Kenan Işık'ın bilmediğimiz ne yönleri varmış! Oyunu yazan ve yöneten kendisi. Sufilikten girip Mesnevi'den çıkan, Osmanlı deryalarında gezinip, Şeyh Galib'in hayatından birkaç çalım anlar sunan bir oyun. Belki de bir tokat. Hem koca bir imparatorluğun çöküş aşamasında musiki aşığı bir padişahın haykırışları, hem de derin ve mağrur Şeyh Galib'in çilesi...Ve tüm bunların içinde yapayalnız bir yaprak gibi savrulan bir köle kız...13 yaşında yaşlı bir adama köle olarak satılan masum ruhun haykırışları...Hüsn-ü aşktan dizelerle yüzümüze çarpılan çürümüş ve kokuşmuş bir dünya ve gökten yağan gül yaprakları arasında bekleyen bir "sevgili". Biz Ophelia'nın neden intihar ettiğini, Hamlet'in çilesini büyük bir huşu içinde anlamaya çalışalım; hayatı çileler içinde geçen bir köle kızın yaşamına kıymasının üzerinde durmaya gerek görmeyelim. Batı hayranlığımızı ve kendi edebiyatımızı anlamadan başka alemlere savrulma çabamızı eleştirmiş Kenan Işık. Bunu yaparken bir tiyatro sanatçısının gözlerinden bakmış önce. En sonunda ise intihar eden sevgilisi Dilara'nın...Kalbin yeri neresidir? diye sorar...Ne uğruna yaşayacaktı? KOCA BİR HİÇ. Kibirle kendini satan, aldatmaca ve kıskançlıkla dolu, nefret dolu kaba bir gurur içinde yüzen açgözlülük ve daha nicesi için mi? Soyut danslar eşliğinde ve "aşk"tan divane dönen semazenlerle süslemiş anlatmaya çalıştığını. Aynaya bak ve arın tüm duyularından, kendine bak. 
Düşlerini şiirle aktarır insan ve bu da sezgiyle mümkündür. Sezgi olmadan yaratamayız kendi gerçekliğimizi..Peki saf akıl bunun neresinde? Akıl, sezgiyi takip eder bir gölge gibi. 
Saf aşkı tanıyan daha fazla hüzün ister Yaratandan. Daha fazla acı, daha fazla hasret, daha fazla aşk...Sevgiyle kalın..Neden mi yazdım tüm bunları. Hiç.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.