17.05

06:47

Derin bir suya dalıp bir süre çıkmak istemiyorum. Bir karın ağrısı bu, saatlerce yürüsen geçmeyen, uyutmayan, ağlatan, çaresi olmayan bir şey. Bazı sonlar ne kadar acı, yalanlar ne kadar küstahça. Bir ağlama kriziyle başlayan gürültü -darmadağınıkken evin, aklın, hayallerin- yerini suskunluğa bıraktığında kendimden çok korkuyorum.
Rüzgarlı bir havada karşında durgun bir göl, üzerinde ince bir hırka, bir salıncakta sallanırken geçmişini düşünüyorsun. Ne çok istedin, ne kadar pes ettin, ne kadar ağladın. Titriyorum! Soğuktan değil. Ellerin her zamanki gibi soğuk. Gözlerini kapatıp sallanıyorsun hızlıca, bu soğuğu arttırıyor. Böyle havalarda daha çok yalnız hissedersin kendini.
Birgün herşeyi geride bırakıp -ama sahip olduğun herşeyi- uzaklara gideceğin hayalini kurmak seni rahatlatır. Artık o da fayda etmiyor. Belki de kendini kandırdığının sende farkına vardın. Ama yine de düşünmek istiyorsun o anı. Elinde sadece ince bir hırka. Başka hiçbirşey almadan  gidiyorsun uzaklara. Gitmene üzülen insanlar var. Gitme diyor belki biri. Çok geç. Kararını çoktan verdin.
Bitmesin diye yavaş yavaş yediğin dondurmalardaki hissin çok daha kuvvetlisi bu. Bitmesin diyor bir yanın. böyle bitmesin. Canından çok sevdin onu.

3 yorum:

  1. yollari asindirmak degil,o ince hirkayi almak gidis olabilir ancak.Cunki yol biyere gitmez o bir durma bicimidir.
    gitmek yolculuk gerektirsede, yolcu denmez her gidene
    herkes o yolun taraftarı olmayabilir.
    ve hiç bir sürgün
    gittiği yolu sevmez mesela...

    YanıtlaSil
  2. 'uzak dediğin önce içinde birikir insanın, sonrası yalnızca yoldur.'

    YanıtlaSil
  3. gittiğin yol içinde biriktirdiklerinin hesaplaşmasıdır belki de...
    hafif ya da en ağırından,
    hem bazen geride bıraktıklarınla
    bazen de sadece kendinledir...

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.